Sorunu sor hemen cevaplansın.
Kanun-i Esasi Nedir
Kanun-i Esasi (Osmanlı Türkçesi: قانون اساسى) Fransızca Loi constitutionelle çevirisi olarak kullanılan Osmanlıca terkiptir. "Temel Kanun" ya da Anayasa anlamındadır. Osmanlı Devleti'nin ilk ve son anayasası 23 Aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de II. Abdülhamit tarafından askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 ihtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiş ve kısmen 20 Nisan 1924 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır.
Osmanlı Devleti'nde 23 Aralık 1876’de I. Meşrutiyet ilan edilerek Türk tarihinin ilk anayasal özelliğini taşıyan Kanun-i Esasi kabul edildi. Böylece halk ilk defa padişahın yanında yönetime ortak oldu. Seçme, seçilme ve temsil hakkını kullandı. Kişi hakları anayasanın güvencesi altına alındı.
1876 Kânûn-i Esâsî'si bağımsız bir İslam ülkesinde yürürlüğe giren Batılı anlamda ilk yazılı anayasadır. (1866'da tevcih edilen Mısır fermanı modern bir anayasa niteliğinde olduğu halde, Mısır bu tarihte teorik olarak bir Osmanlı vilayeti olduğu için, Osmanlı padişahı adına yayınlanmıştır.)
Kanun-i Esasideki maddelerden bazıları
* Osmanlı sınırlarındaki herkes kişisel hürriyete sahiptir. Hiç kimse başkalarının hürriyetine zarar veremez.
* Bir kanuna dayalı olmadığı sürece hiç kimseden vergi ve buna benzer paralar alınamaz.
* İşkence ve her türlü eziyet kesinlikle ve tamamen yasaktır.
* Mahkemeler her türlü müdahaleden uzaktır.
* Osmanlı sınırları içerisindeki herkes özel mülkiyet sınırları içindeki her türlü saldırıdan korunmuştur.
* Kanunda olmayan bir sebepten dolayı kimsenin özel mülküne zorla girilemez.
Meşrutiyet tartışmaları ve anayasanın ilanı
Osmanlı Devleti'nde anayasa ve parlamenter düzen talepleri Fransa'daki 1848 Devrimi'nden itibaren duyulmaya başlandı ve özellikle 1867-1868'de Namık Kemal'in başını çektiği Genç Osmanlılar hareketi tarafından dile getirildi.
Anayasa tartışmaları Âli Paşa'nın 1871'de ölümünden sonra başlayan siyasi ve mali kriz döneminde yoğunlaştı. Bu dönemde Mithat Paşa meşrutiyetçi görüşün başlıca temsilcisi olarak sivrildi. 1876'da Abdülaziz'in tahttan indirilmesiyle Mithat Paşa devlet yönetiminde egemen güç konumuna geldi. Üç ay süren saltanatında anayasayı hazırlatmayı başaramayan V. Murat da tahttan indirilerek, meşrutiyet fikrine daha yakın olduğu sanılan II. Abdülhamit 31 Ağustos 1876'da tahta geçirildi.
10 Eylül'deki cülus merasiminin hemen ardından, anayasa hazırlanması için Mithat Paşa başkanlığında Cemiyet-i Mahsusa adında bir encümen kuruldu. Namık Kemal'in telkinleriyle oluşturulan ilk taslak daha sonra Mithat Paşa'nın özel sekreteri olan hukukçu Krikor Odyan'ın görüşleri doğrultusunda Fransa ve Belçika anayasalarında çevrilen bir metinle değiştirildi. Eğinli İngiliz Said Paşa, Süleyman Bey ve Mabeyn Başkatibi Said Küçük Said Paşa Bey'in teklifiyle "Osmanlı memleketinde bulunan milletlerin her biri kendi dilini konuşmakta serbesttir" mealindeki madde devletin resmi dilinin "Türkçe'dir" şeklinde değiştirilerek 18.ve 57. maddeler olmak üzere iki yerde yerini aldı. Padişaha siyasi gerekçelerle mahkemesiz sürgün yetkisi veren ünlü 113. madde Damat Mahmut Celalettin Paşa'nın manevraları sonucu son dakikada kabul edildi. 19 Aralık'ta Mithat Paşa sadrazam oldu. 23 Aralık'ta yeni anayasa Bab-ı Âli önündeki meydana kurulan kürsüde halka ilan edildi ve 101 pare top atışıyla kutlandı.
1876 ANAYASASI VE ÖZELLİKLERİ (KANUN-İ ESASİ)
1. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk ve tek anayasasıdır.
2. İki meclisli bir anayasadır. (Meclis-i Ayan ve Meclisi Mebusan)
3. Heyeti Ayan üyelerini Padişah seçer.
4. Meclisi feshetme yetkisi Padişaha aittir.
5. 1908 yılında 2.Meşrutiyet’in ilanıyla yeniden anayasa ilan edilmiştir.
6. 1909’da bu anayasa da değişikliğe uğramıştır.
7. Türkler ilk defa bu anayasa ile seçme ve seçilme hakkını elde ettiler.
8. Yasama ve Yürütme yetkileri Padişah’ın elinde toplandı. Yasama organı Ayan ve Mebusan Meclisidir. Yürütme organı ise Bakanlar kurulundan oluşmaktadır. Yürütmenin başında Padişah bulunur.
9. Bakanlar kurulunu atama ve görevine son verme yetkisi Padişah’a verildi.
10. Sürgün yetkisi padişaha verildi.
Uygulama ve anayasanın askıya alınması
1877 Şubatında ülke çapında genel seçimlerin yapılmasından sonra oluşturulan Meclis-i Umumi 19 Mart 1877’de açıldı. İlk toplantı Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonunda yapıldı. (Daha sonra meclis Ayasofya bitişiğindeki eski Darülfünun binasına taşındı.) Mecliste 69 müslim ve 46 gayrımüslim mebus vardı. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa atandı.
24 Nisan 1877'de çıkan Osmanlı-Rus Savaşı ("93 Harbi" olarak bilinir) bir yıl boyunca meclis müzakerelerini gölgeledi. Osmanlı ordusunun yenilgiye uğraması ve Rus ordusunun İstanbul kapılarına dayanması üzerine 31 Ocak 1878'de Edirne Mütarekesi imzalandı. Bu olaydan 13 gün sonra 13 Şubat 1878'de II. Abdülhamit meclisi süresiz olarak tatil etti.
1878-1908 arasında süren "İstibdat" döneminde anayasanın temel hükümleri uygulanmadı. Buna karşılık Kanûn-ı Esâsî resmen yürürlükte kaldı. Her yıl çıkarılan devlet Salnamelerinde Kanûn-ı Esâsî metni düzenli olarak yayımlandı. Ayan Meclisi bir daha toplanmadı ise de, Ayan üyelerine ölünceye kadar düzenli maaşları ödendi.
1908 devrimi ve anayasanın yeniden ilanı
Selanik'te başgösteren ihtilal üzerine II. Abdülhamit 24 Temmuz 1908'de yayımladığı bir tebliğle 1876 Anayasası'nı yeniden yürürlüğe soktu. Hürriyetin İlanı adıyla anılan bu olayın yıldönümleri, 1930'lu yıllara dek Türkiye'de resmi bayram olarak kutlandı. Büyük bir heyecan ve özgürlük ortamında yapılan genel seçimlerden sonra 17 Aralık 1908'de Meclis-i Mebusan toplandı. Mecliste çoğunluğu oluşturan İttihat ve Terakki Cemiyeti yanlısı mebuslar, 13 Şubat 1909'da Kâmil Paşa hükümetini istifaya zorlayarak, Hüseyin Hilmi Paşa başbakanlığında Osmanlı tarihinin ilk parlamenter tabanlı hükümetinin kurulmasını sağladılar.
Kanûn-ı Esâsî Tadil Komisyonu'nun hazırladığı anayasa değişiklikleri 8 Ağustos 1909'da saat 10:30 da kabul edildi. Yapılan değişikliklerle padişahın tahta geçişinde "vatan ve millete sadakat" yemini etmesi zorunluğu kondu, padişaha yargısız sürgün hakkı veren 113. madde değiştirilerek "Hiç kimse yasanın belirlediği sebep ve suretten başka bir bahane ile tutuklanamaz ve cezalandırılamaz" hükmü kondu, basından sansür kaldırıldı, sadrazamın yetkileri artırıldı, meclisin güvensizlik oyu ile hükümeti düşürme yetkisi tanındı, padişah tarafından veto edilen kanunların mecliste üçte iki çoğunlukla yeniden kabulü ilkesi benimsendi, posta evrakının mahkeme kararı olmadan denetlenemeyeceği kabul edildi.
1913'te İttihat ve Terakki diktatörlüğünün kurulmasından sonra Kanûn-ı Esâsî'de 1914 yılında iki, 1916'da üç ve 1918'de bir kez olmak üzere toplam 6 kez değişiklik yapıldı. Değişikliklerin çoğu hükümet kararıyla seçimlerin yenilenmesi ve ertelenmesine ve Meclisin feshi usulüne ilişkin idi.
Kanun-i Esasinin Yürürlükten kalkması
Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi'nin 20 Ocak 1921'de kabul ettiği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, açıkça Kanûn-ı Esâsî'nin ilga edildiğini belirtmemiştir. Bu durumda Kanun-i Esasi'nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile çelişen hükümleri 20 Ocak 1921'de yürürlükten kalkmış, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile çelişmeyen maddeleri ise 1924 anayasasının yürürlüğe girme tarihi olan 20 Nisan 1924'e kadar yürürlüğünü devam ettirmiştir.
4 Kasım 1922'de padişahlığın lağvı ve 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanı, 1876 Kanûn-ı Esâsî'nin maddeleri üzerinde yapılan değişikliklerle gerçekleştirildi. Nihayet 20 Nisan 1924'te yürürlüğe giren yeni Anayasa ile 1876 Anayasası tümüyle kaldırılmış oldu.
Tarih: 2014-03-25 22:00:00 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Kanun-i Esasi Resimleri
Kanun-i Esasi Sunumları
-
2 Dosyayı Göster4 yıl önceİLK ANAYASA ( 1876 KANUN-İ ESASİSİ) Slayt Sunum Wordİndir : 24_1876-kanun-i-esasi.docx(Göster / Gizle) Sunum İçeriği: Düz metin (text) olarak..
İLK ANAYASA ( 1876 KANUN-İ ESASİSİ)Yazar / Author: Yrd. Doç. Dr. / Asst. Prof. Dr. Müzehher YAMAÇ****109728011557000ÖzetBatı’nın gelişmesi karşısında 18. yüzyıldan başlayarak Osmanlı Devleti’ni kurtarma ve yenileşme çabaları uygulanmaya başlar. Sened-i İttifak (1808), Tanzimat (1839) ve Islahat Fermanı (1856) gibi reformlarla modernleşme yolunda önemli ilerlemeler sağlanır. Baskılar sonucu oluşan en önemli reformlardan biri hukukun modifiye edilmesi ve anayasa’nın ilanıdır. Meşruti anayasal düzene geçebilmek için Batı Avrupa’da başlayan Anayasacılık hareketleri esas ve alınmış tarihimizdeki ilk anayasa olan 1876 tarihli Kanuni Esasi düzenlenmiştir. 19 Mart 1877’de toplanan Osmanlı Parlamentosu ilk kez demokrasiyi deneyen bir ülke için dikkate değer bir olgunluk göstermiştir. Kanun-i Esasi’nin ilk hali padişahın yetkilerini tam anlamı ile sınırlamıyordu. Bu nedenle kanun-i Esasi’de 1909 tarihli olanı başta olmak üzere çeşitli tarihlerde değişiklik yapıldı. Bu çalışmada; Kanuni Esasi’nin kabul edilmesi ve Birinci Meşrutiyetin ilânı ile birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk kez uygulanmaya çalışılan anayasal düzen denemesinin özellikleri, içinde bulunulan dönem perspektifinden analiz edilmektedir.Anahtar Kelimeler: Anayasa, Meclis, Meşrutiyet, ModernleşmeTHE FIRST CONSTITUTION (1876 OTTOMAN CONSTITUTION)AbstractIn the face of the rapid development of the West, starting with the 18. Century the Ottoman Empire have entered a recovery and modernisation period. Reforms such as Sened-i Ittifak (1808), Tanzimat (1839) and Islahat Fermanı (1856) took place in order to establish a modern structure. One of the most important reforms was the modification of the law and the entactment of the constitution. To be able pass the constitutional order is based on movements, whic began in Western Europe, was organized in 1876 is the “Kanun-i Esasi.” The Ottoman parliament, which assembled in 19 March 1877, have showed a remarkable maturity for a country that tries democracy for the first time. The first form of constitution, the absolute power of the Sultan didn’t not limit in the strict sense. In this reason, the 1909 law on the basic that initial changes made on various dates. In this study, in addition to the acceptance of the Ottoman Constitution and declaration of the First Constitutional Period, the characteristics of constitutional arrangements were analysed according to the respective period’s perspective.Key Words: Constitution, Parliament, Constitutional Monarchy, Modernization109728024511000111569512192000**** Yrd.Doç. Dr. Namık Kemal Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, [email protected]. Giriş19. Yüzyılın başlarına gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu hala çok büyük olmasına karşın uzun bir duraksamadan sonra gerileme belirtileri başlamıştı. Bu dönemde üretim düzeyleri, sermaye birikimi ve teknolojik değişme açısından Osmanlı ekonomisinin durumunu en iyi yansıtacak kavram durgunluk olacaktır. ( Berkes, 1970, s.211) Osmanlı düzeni bu durgunluk halini, yıkılış aşamasına kadar büyük bir direniş ile sürdürdü. Bu durum imparatorların, bazı sadrazamların ve bir kısım aydınların dikkatini çekmiş ve devlet ve idare teşkilatında ıslahat yapmak ve tedbirler almak ihtiyacını duymuşlardır. 17. Yüzyılın birçok padişahı bu çöküntüyü durdurmak için çabalara girişmiş ve bir ölçüde başarılı olmuşlardır, ancak bu ıslahat girişimleri toplumun ekonomik yapısından çok disipline yönelik olduğu için, herhangi bir değişime yol açmamıştır. (Karal, 1961, s.57) 18. yüzyıl ve 19. yüzyıl başlarında batı devletlerinde olduğu gibi, anayasal bir devlet düzenine geçilememiştir.(Özbudun, 2004, s.25) İmparatorluk askeri esaslar üzerine kurulmuş olduğu için, çözülüşü ve yıkılışı askeri alanda daha çok ortaya çıkmış ve bunun için ıslahat hareketleri de ilk önce bu alanda ortaya çıkmıştır.İlk Anayasal GirişimlerTarih boyunca reformcu eğilimler, çöküntü belirtileri arttıkça ortaya çıkıp belirginleşmiştir. Osmanlı toplumsal ve ekonomik düzeninin bozulması ile, reform çabaları ve İmparatorluğun kurtuluş reçetesi niteliğiyle ortaya çıkması arasında çok yakın bir ilişki vardır. Batının gelişmesi karşısında; Sened-i İttifak, Tanzimat ve Islahat Fermanı gibi reformlarla, Osmanlı Devleti’ni kurtarma ve yenileşme çabaları uygulamaya konulur.Sened-i İttifak1789’da tahta çıkan III. Selim zamanında, orduyu da kapsayan biçimde imparatorluğun bütün yönetim düzeni için “ Nizam-ı Cedit “ adı verilen geniş bir yenilik planlanmış fakat Yeniçeri Ocağı ve Ulema’dan büyük tepki görmüştü. Yeniçeri’lerin ortadan kaldırılmasından, onlara mal satan kesimlerin de zarar görecek olması bu tepkiyi arttırmıştı. (Küçükömer.2006, s.38) Yenilik çabaları engellerle karşılaşmış, birçok karışıklık ve isyan meydana gelmiştir. Getirilecek Yeni düzenle çıkarları tehlikeye giren Yeniçeriler ve Ulema, padişahı tahttan indirmişler ve ardından, IV. Mustafa’nın kısa süren saltanatı (1807-1808) sırasında yenilik çabalarının bütün kalıntıları ortadan kaldırılmıştır.II. Mahmut 1808’de tahta çıktığında, Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa aracılığı ile merkezi otoriteyi güçlendirmek için, Ayanlar’la bir toplantı yaptı. Merkezle Ayan arasında yapılan görüşmeler sonunda bir önsöz, yedi şart ile bir ekten ibaret bir senedin tanzimi hususunda karara varıldı ve bu suretle 1808 tarihli “ Sened-i İttifak “ ortaya çıktı, bir hatt-ı hümayun ile de tasdik olundu. Bu belge ile Padişah Ayan’ın güvenliğini ve korumasını üzerine alıyor buna karşılık Ayan da padişaha bağlılık sözü veriyordu. (Tanör, 1998, s.58) Bazı düşünürler Sened-i İttifak’ı bir çeşit Osmanlı Magna Carta’sı olarak kabul etmektedirler, ancak padişahın arkasındaki toplumsal desteği gerçek kılan hiçbirşey yoktu ve bu belgenin maddeleri hiçbir zaman işlemedi. Bununla birlikte, Türkiye’nin anayasal tarihinde ilk önemli adım olarak değerlendirilebilir. (Kili, 1978, s.13) Biranayasa belgesi olarak eksikliklerine karşın, önemli bir belge sayılmasının nedeni içindeki çelişkilerin özelliğindendir. Görünüşte güdülen amaç, Osmanlı egemenliğini karşılıklı uzlaşmaya dayamaktı fakat bunun garantörü hükümdar olmaktaydı. Bu durum hükümdarın iradesini kendisine bağımlı bir güç dışında paylaşmak ilkesine aykırıydı. Osmanlı geleneğine aykırı olan diğer bir husus devlet güçlerinin işlemesinin denetlenmesiydi. Diğer taraftan, halkın güvenliğini sağlama ve kanun dışı vergi alınmaması, vergilerin eşitlik kuralına göre konması, kişi dokunulmazlığı, suçta ve cezada eşitlik gibi yeni kazanımlar bulunmaktadır. (Berkes, 1978, s.137) Bu dönemdeki diğer bir yenilik; yürütme ile ilgili faaliyetlerin, ilgili bakanlıklara dağıtılması ve kanunları hazırlama görevi verilen”Meclis-i Ahkam-ı Adliye ve idari fonksiyonları yerine getirmekle görevli “Dar-ı Şuray-ı Bab-ı Ali” nin oluşturulmasıdır. (Okandan, 1977, s.60) Anayasal bir nitelikten çok, devlet iktidarını kullanmada ortak olan kimselerin sınırlarını belirleyen bürokratik bir anlaşma metni olarak değerlendirilebilir. Anayasal devlet düzeninin temelinde devlet yönetiminin sınırlandırılması ve temel hak ve özgürlüklerin korunması düşüncesi yatmaktadır. Bu nedenle Osmanlı Devletinde Anayasal gelişmelerin Sened-i İttifak ile başladığını söyleyebiliriz. Öztuna, 1994, s.155).Tanzimat Fermanı19.Yüzyıl Osmanlı aydın bürokratları, esas olan hayatın, hukuk düzeninin, mali yapının ve idarenin yeniden düzenlenmesi gerektiğini, sadece askeri ıslahatlarla sınırlı kalınamayacağını görmüşlerdi. Devletin iç ve dış büyük sorunlarla karşı karşıya bulunduğu sırada, devleti zayıflamaktan ve gerilemekten kurtarmak için, Mustafa Reşit Paşa’nın çabalarıyla “Tanzimat” adı altında yeni reform hareketlerine girişilmiştir. (Lewis, 1994, s.124) Sultan Abdülmecit adına hazırlanan hatt-ı hümayun, ülkede yapılacak olan ıslahata başlangıç teşkil ediyordu. Tanzimat Fermanı (1839) ile devletin iyi idaresini sağlamak için, yeni kanunlar ve dayandırılacağı genel prensipler prensipler gösterilmektedir. (Sertoğlu, 1973, s.52) Müslüman olan ve olmayan bütün halkın can, mal, namus ve ırz güvenliğinin sağlanması, vergi ve askerlik yükümlülüklerinin belli yöntemlere dayandırılarak düzenli hale getirilmesi, kanunların her gücün üstünde olması, mülkiyet hakkı, yargıda eşitlik ilkesi gibi, temel hak ve hürriyetler düzenlenmekle birlikte “hürriyet” ilkesinden söz edilmektedir. Meclis-i Ahkam-ı Adliye tarafından hazırlanan yasalar, padişahın onayı ile yürürlüğe konulacaktır. (Gözler, 2004, s.16) Bu nitelikleri ile Tanzimat Fermanı bir anayasa değil şartnamedir zira, hükümdar mutlak yetkisini, kişisel hükümet ve saltanatını yine kendi koyduğu birtakım koşullara tabi kılmayı kabul ediyordu. Hukuki bakımdan bir otolimitasyondur, hükümdarı ve onun adına hareket edenleri bir dereceye kadar bağlamakta ise de bir hukuk devleti meydana getirecek nitelikde değildir. (Versan, 1986, s.148) Bununla birlikte , bu dönemde oluşturulan, Danıştay ve Yargıtay yetkilerine sahip,”Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye” Tanzimat doktrinini hukuk alanına çıkaracak en önemli organ olarak kurulmuştur.” Ceza Kanunname-i Hümayu-u, 1846 tarihli İdari Kanun, Ticaret Kanunu bu dönemin ürünüdür. Şer’iye Mahkemeleri yanında Hıristiyan unsurun ihtilaflarını çözmekle görevli, Cemaat Mahkemeleri ile Karma Ticaret ve Asliye Mahkemeleri kurulmuştur. (Tunaya, 1996, s.35).Islahat FermanıTanzimat devrinin ilk evresi, 1856’da son bulur ve ikinci evresi yine aynı tarihte ilan edilen Islahat Fermanı ile başlar.( Karal, 1961, s.171) Ali Paşa tarafından, padişah adına ilan edilen Islahat Fermanı 1839’daki vaatlerin yinelenmesiyle başlıyor, ama dahada ileri gidiyordu. Yıllık bütçenin sıkı biçimde denetlenmesi, bankaların kurulması için Avrupa sermayesi ve uzmanlarından yararlanılması, ceza ve ticaret kanunlarının yapılması, hapishane sisteminin reformdan geçirilmesi, Müslümanlar ile Gayrimüslimleri ilgilendiren davalara bakacak karma mahkemelerin kurulması ve din, vergi, askerlik, yargılama, memurluk, eğitim alanında aralarında eşitliğin sağlanması için getirilen hükümleri içermekteydi. (Davison, 1997, s.70) Esas olarak, Gayrimüslimler ile Osmanlı tebaası arasında var olan farkları ortadan kaldırmak için, dış baskıların etkisiyle ilan edilen bir fermandır. (Gözler, 2004, s.16) Gayri -Müslim teb’a lehine koyduğu hükümler sebebiyle Müslüman halkı memnun etmemiştir. (Eroğlu,1982, s.55). Eşitlik ilkesi ilk kez Islahat Fermanı’nda ilan edilmesi açısından önemlidir. Osmanlı düzenine yeni, siyasi, sosyal, iktisadi ve idari ilkeler getirmiş ve 1858 Arazi Yasası, İl Yasaları, yabancıların Osmanlı ülkesinde toprak sahibi olmaları (1858), Ticaret Mahkemeleri Nizamnamesi (1862), Deniz Ticaret Yasası (1864) gibi daha sonraki kanunlaştırma hareketlerinin yolunu açmıştır. 18 Mayıs 1869’da Şurayı devlet kurulmuş, Sultan Abdülaziz açılış nutkunda, yeni bir hukuk düzeninin ortaya konulduğu ve dini inanışın kamu hizmetlerine girişte bir engel teşkil etmeyeceğini belirtmiştir. Dar alanda da olsa kuvvetler ayrılığı prensibinin Anayasa hukukuna girdiği görülmektedir. (Aldıkaçtı, 1970, s.51)Bundan sonra yapılacak en önemli değişiklik 1876 Anayasa hareketi olacaktır.Anayasanın Hazırlanmasına Yol Açan Gelişmelerİlk Türk Anayasası olarak kabul edilen Kanuni Esasi’nin (1876) hazırlanmasında, birçok iç ve dış faktör rol oynamıştır. İç faktörler içinde en önemlisi bu dönemin en önemli muhalif hareketi olarak nitelenebilecek 1865 yılında kurulmuş olan “Yeni Osmanlılar” cemiyeti üyelerinin etkisidir. Şinasi, Namık Kemal, ve Ziya Paşa gibi gazeteci yazar ve düşünürler ile, Mustafa Fazıl Paşa ve Midhat Paşa gibi devlet adamlarının oluşturduğu Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyelerine göre; Anayasalı ve Müslüman ve Gayrimüslim halktan seçilerek oluşturulan bir meclis ile birlikte idare edilmek, Osmanlı’nın içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacaktır. Yeni Osmanlılar, aslında batılılaşmada yeni bir boyuta geçildiği ve Tanzimatla birlikte ortaya çıkan, devleti kurtarmak için tüm alanlarda yenilik yapmak gerekir düşüncesine sahiptirler. (Kubalı, 1962, s.67) Yeni Osmanlılar’a göre kurulacak bu yeni düzen, padişah ve yöneticilerin, keyfi ve baskıcı uygulamalarına karşı aydınlar ve halk için güvence oluşturacaktı. (Akşin, 1997, s.146) Yürütmenin parlamento karşısında sorumlu olduğu meşruti bir düzene geçmeyi amaçlamışlardır. (Teziç,1976, s.174) Eski Osmanlı eyaletlerinin, özerkleşme süreçlerinde yaşadıkları aynasal deneyimler de Osmanlı aydınlarını etkilemiştir. (Tanör, 1995, s.108) I. Meşrutiyetin ilanında bu düşünsel faaliyet önemli bir etken olmuştur. (Okandan,1977, s.116)Mali durumun gittikçe kötüleşmesi, büyük devletlerin müdahale tehlikesi, İmparatorluğun Avrupa bölümündeki illerin İmparatorluktan ayrılmak istemeleri, Batılı devletlerin ve özellikle Rusya’nın etkili olduğu 1875’de verilen Andrassy Notası ile yerel yetkilerin genişletilmesini isteyen reform talepleri gibi nedenler bu süreci etkilemiştir.Mayıs 1876’da Sultan Abdülaziz tahttan indirilmiş, Haziran başında liberal fikirli Sultan Murat tahta çıkarılmıştı. Yeni Sultan tahta geçtiğinde “ Devletin adaletli ve sağlam bir temel üzerinde yeniden kurulacağını ilan etti. Siyasi atmosferdeki değişmenin ilk işaretlerinden birisi Sultan’ın beyannamesinde “vatan” ve “hürriyet” gibi kelimelerin kullanılmasıydı. 8 Haziran 1876’da, Ayan Meclisi meşruti reformu görüşmek için toplandı. Meclis toplandığında temsili yönetim biçimi için ilk adımın sağlanacağınısöylemişlerdi. Zaten daha dikkatli hazırlanmış olan; kendi hazırladığı planı Midhat Paşa 1875 kışında İngiliz büyükelçisiyle müzakere etmişti. Bu sırada vilayetlerdeki karışıklıklar sürüp gidiyor, Avrupa her zamankinden daha çok Osmanlı hükümetinin üstüne varıyordu. Kısa süre içinde V. Murat hastalığı nedeniyle tahttan indirilmiş, Ağustos 1876’da Midhat Paşa’ya reformları destekleme ve meşrutiyet sözü vermiş olanII. Abdülhamid tahta çıkarılmıştı. (Lewis,1984, s.162) Midhat Paşa’nın hazırladığı ferman taslağında anayasanın hazırlanması için bir komisyon kurulacağı belirtilmesine rağmen, sultanın verdiği fermanda bundan söz edilmiyordu.Dış Politik durum yeniden karışmıştı. Sırbistan ve Karadağ ile yapılan savaş kazanılmış, bu arada yabancı devletlerin müdahaleleri de artmıştı. Rusya’nın önerisine göre, büyük devletler, Türk Hükümeti’nin gerçekleştirmek zorunda olduğu reform planlarının görüşülmesi ve hatta Türkiye’nin bir yandan Sırbistan, diğer yandan Karadağ ile arasındaki barış koşulları sorununun çözümlenmesi için, İstanbul’da uluslararası konferans yapmaya karar verdiler. (Petrosyan,1974, s.85) Rusya, İngiltere ve Fransa elçilerinin öncülük ettiği İstanbul Konferansının hazırlıkları yapılırken, Mithad Paşa bu konferansa anayasalı bir meclis ile katılmanın etkili olacağını düşünerek, Kanun-i Esasi’nin hazırlanması konusunda acele etmektedir. (Berkes, 2005, s.312) Balkanlarda ortaya çıkan anayasa taraftarı hareketler de bu süreçte etkili olmuş ve bu günlerde aydınlar, gazetelerde meşrutiyet yönetiminin kurulmasına neden gereksinme olduğunu açıklayan makaleler yayınlamaya başlamışlardı. Bütün bu koşullar, Sultan Abdülhamit ve çevresini anayasa tasarısının görüşmelerini kabul etmek zorunda bıraktı. (Davison, 1997, s.366)Anayasa metni yazma görevi devlet adamları ve ulema’dan kurulu bir komisyona verildi. Komisyon üye sayısı konusunda yazarlar arasında net bir anlaşma bulunmamakla birlikte bu sayı 30 civarınadadır. Aralarında halkın temsilini sağlayacak temsilci bulunmayan büyük devlet memurları, din bilgini ve general’lerin bulunduğu bu komisyon anayasa metnini yıl sonuna doğru tamamladı. Lewis’e göre; 19. yüzyıl anayasalarının pek çoğu gibi o da, hem doğrudan doğruya, hem de 1850 tarihli daha otoriter Prusya ve 1831 Belçika Anayasasından büyük ölçüde etkilendi. Prusya Anayasa Fermanı gibi o da kurucu bir meclisten çıkmadı, hükümran bir iktidar tarafından ilan edildi.(Lewis, 1991, s.163) Ortaylı’ya göre ise, 1876 Anayasasını yapan komisyon, sadece Belçika Anayasa’sından değil, tüm dünya anayasalarından yararlanmıştır. (Ortaylı, 1995 , s.245)1876 Anayasa’sını hazırlamak üzere oluşturulan komisyon aynı zamanda Mebuslar Meclisi’nin oluşturulması için de görevlendirilmiştir. (Baykal,1960, s.609) Komisyon ilk toplantısını 24 Eylül 1876 tarihinde yapmıştır.İlk Anayasa (Kanuni Esasi)Birkaç taslak ve evreden sonra son şeklini alan Kanun-i Esasi, 23 Aralık 1876’da ilan edilmiş, devlet anayasalı monarşiye dönüşmüştür. İlk Anayasa için Midhat Paşa’ya gönderdiği yazıda Sultan:"Yüce devletimizin kuvvetine bir zamandan beri arız olan gerileme, dış gailelerden, ziyade iç idare, doğru yoldan ayrılmasından ve tebaanın güvenliğini sağlayacak âmillerin gevşemesinden ileri gelmektedir.Babam merhum Sultan Abdülmecid şeriatın can, mal ve namus güvenliğini sağlayacak Tanzimat fermanını ilân etmişti. O güvene dayanarak serbest fikirlerle meydana gelen iş bu Anayasayı ilâna muvaffak olmamız Tanzimatın hayırlı bir sonucu olduğundan merhumun adını ve başarısını bugün bilhassa anar ve kendisini devletin dirilticisi olarak tad ederim. Eğer Tanzimatın yayınlanması zamanında bugünkü şartlar mevcut olsaydı, bu günyayınladığımız bu Anayasayı merhum daha o zaman meydana getirirdi. Cenab-ı Hak milletimizin mutluluğuna kefil olsun bu mutlu sonucu benim saltanat devrime bırakmış olduğu için Allah'a şükrederim. Yüce devletimizin iç işlerindeki değişmeler ve dış ilişkilerdeki genişlemeler karşısında devlet idaremizin yetersizliği açıkça belirmiş olduğundan, ve bizim maksadımız milletimizin kabiliyetlerini geliştirmediği güçleştiren sebepleri ortadan kaldırmak ve tebaanın elbirliğiyle ilerlemesini sağlamak olduğundan bu amaca erişmek için, hükümetçe salim bir nizam tutulması gerekmekte bu da hükümet kuvvetinin meşru hukukunun korunması ve bir ferdin müstebitçe tahakkümünden doğacak hataların ortadan kaldırılmasına ve bütün tebaamızın hürriyet, adalet ve müsavattan faydalanmaları ile olur. Bu da meşveret ve meşrutiyete bağlılık ile mümkündür. Bu hususta vezirler, ileri gelen bilginler ve diğer devlet adamlarımızdan kurulan özel heyetin, hazırlayıp, vükelâ meclisimizce de kabul olunan Kanun-u Esasi İslâm Halifeliği ve Osmanlı Saltanatının hukukuna ve Osmanlıların Hürriyet ve müsavatına memurların yetki ve sorumluluklarına, parlamentonun vukuf hakkına, mahkemelerin istiklâline, bütçenin sıhhatına, vilayetler idaresinde yetki genişliğine dairdir. Bunlar ise kutsal şeriat hükümlerine ve milletimizin bugünkü kabiliyet ve ihtiyaçlarına ve halkın mutluluğuna ve ilerlemesine elverişli olduğundan, Allah'ın yardımına, Peygamberin ruhaniyetine dayanarak, iş bu Kanun-u Esasiyi kabul ve tasdik ile tarafınıza gönderdim. Memleketin her tarafında yürürlükte olmak üzere ilânı ve bu konuda yazılı kararların ve nizamların bir an evvel meydana getirilmesi hususunda acele tedbirler almanız matlubumdur. Cenâb-ı Hak devlet ve milletimizin mutluluğuna çalışanlara işlerinde başarı ihsal buyursun.” ifade etmektedir. (Irmak, 1967, s.97) .Meşrutiyet yönetiminin temelini oluşturan Kanun-i Esasi, aynı zamanda açılması öngörülen Meclisin kuruluş, işleyiş ve yetkilerini de belirlemiştir. (Koçak, 1985: 961) Modern bir anayasada , fertlerin hukuki ve siyasi durumları hakkında mevcut olması gereken esasların hemen hepsine bu anayasa’da rastlanılabilmektedir. (Okandan,1977:166) Ancak uygulama olanağı bulamayan bu anayasa ile, sadece padişahın var olan yetkileri yazılı hale getirilmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, en azından anayasal demokratik siyasetin temel kavramlarından olan temsil, Parlamento ve muhalefet’in gelişmesini sağlama yönünde katkısı olmuştur. (Erdoğan, 2003, s.36)Devletin iki meclisi olacaktır. Bu Meclislerden “Meclis-i Mebusanı”ın üyelerini halk, Meclis-i Ayan”ın üyelerini de padişah seçecektir. Fakat tüm ağırlık ve yetki padişahındır. Anayasa, meclisi açma, kapama, tatile sokma yetkisini, meclislerden çıkarılacak yasaları onaylayarak yürürlüğe koyma hakkını, hükümeti göreve getirme,görevden alma yetkisini padişaha tanımıştır. (Kili,1995, s.70) Padişaha çok geniş yetkiler tanınıyordu. Vekillerin atanması ve azli padişaha ait olduğu gibi, kabinenin kurul niteliğine, toplu sorumluluğuna ve asıl önemlisi, meclise karşı sorumluluğundan söz edilmiyordu. ( Kunt, Akşin, Ödekan, Toprak, Yurdaydın, 1993, s.155) Padişahın tek yanlı iradesinden doğmuş olmakla birlikte, Kanun-i Esasi klasik özgürlükleri hayli ayrıntılı bir biçimde işliyor, teminat altına alıyordu. (Tanör, 1995, s.105) Kanun-i Esasi 11 fasıl ve 119 maddeden oluşmaktadır:Temel Hak ve Özgürlükler:1-7. maddelerde “ Memalik-i Devlet-i Osmaniye”; temel hak ve özgürlükler düzenlemiştir. Devletin temel niteliklerine yer verilmiştir. Devletin üniter niteliği (m.1), devletin başkenti İstanbul’dur (m.2), devlet başkanlığı ırsî olarak intikal edecektir (m.3), padişah aynı zamanda halifedir (m.3-4), Osmanlı Devleti’nin dini İslam’dır (m.4). Bu yapıda temel hak ve özgürlükler belirlenmiş olmasına rağmen padişahın sınırsız biryetkisi bulunmaktadır ve sorumsuzdur (m.5). Padişahın yetki ve görevleri kanunla belirlenmiştir (m.7).OsmanlıVatandaşlarınınSahipOlduğuTemelHakve Özgürlükler8-26. maddeler “Tebaa-i Devlet-i Osmaniye’nin Hukuk-ı Umumiyesi”, Osmanlı vatandaşlarının sahip oldukları temel hak ve özgürlükleri düzenlenmiştir. Bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinin kanun ile yapılacağı öngörülmüştür. Temel hak ve özgürlükleri düzenleyecek kanunların padişahın iradesi ile kabul edilip yürürlüğe konulmasını padişahın takdirine bırakmıştır.Bu bölümde; vatandaşlık hakkı ( m.8), kişi özgürlüğü (m.9), kişi güvenliği (m.10), ibadet özgürlüğü (m.11), basın özgürlüğü (m.12), teşebbüs - şirket kurma hakkı (m.13), dilekçe hakkı (m.14), eğitim- öğretim hakkı (m.15), eşitlik ilkesi (m.17), devlet memurluğuna girme hakkı (m.19), mali güce göre vergi ilkesi (m.20), mülkiyet hakkı (m.21), konut dokunulmazlığı (m.22), kanuni hakim güvencesi (m.23), müsadere ve angarya yasağı (m.24), yasal vergi ilkesi (m.25), işkence yasağı (m.26) gibi temel hak ve özgürlüklere yer verilmiştir. Devletin dili Türkçedir (m.18). “ Teba-i Osmaniye’nin hidemat-ı devlette istihdam olunmak için devletin lisan-ı resmisi olan Türkçeyi bilmek şarttır.” Gencer,1978, s.183) Sosyal ve ekonomik haklar bu düzenlemede yer bulmamaktadır. İslamiyet devletin resmi dini olmakla birlikte, din özgürlüğü kabul ediliyordu. Basın özgürlüğü, “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” ifadesiyle basına sınırlamalar getirilebileceği ifade edilmektedir. İbadet özgürlüğü ancak kamu düzeni ve genel ahlakı korumak için sınırlandırılabilecektir. Eşitlik ilkesine göre; “ Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşittir. 20 Mart 1877’de, Meclis-i Mebusan’ın açılış nutkunda II. Abdülhamid, “…Kanuni Esas-i asıl faydalarından başka kavimler arasında birlik ve kardeşlik esasını düzenlemek ve halk için mutlu ve ahlaklı bir hayat sağlamak gibi bir amaç taşımaktadır” demektedir.” ( Mithat; 2004, s.326)Yürütme OrganıYürütme erki m.3, m.4, m5 , ekber evlat esasına göre getirilen ve hilafeti de kapsamak üzere Padişaha aittir. Yasama ve yürütmeden doğan cezai sorumluluğu yoktur ( m.3, m.4, m.5). Padişahın; bakanların tayin ve azli, rütbe ve nişan verilmesi, para basılması, uluslar arası antlaşma yapma yetkisi, kanun ve nizamnamelerin hazırlanması, kanun ve şeriat hükümlerinin uygulanması, savaş ve barış ilanı, kara ve deniz kuvvetleri komutanlığı, cezaların hafifletilmesi ve affı, Meclis-i umuminin toplantıya çağırılması ve tatil edilmesi, Heyet-i Mebusanı fesih hakkı gibi yetkileri bulunmaktadır (m.7). ( Gözler, 2004, s.90) Padişah olağanüstü hal ilan etme yetkisine sahiptir ve yargılama olmaksızın sürgüne gönderme yetkisine sahiptir (m.113). (Üçok; Mumcu; Bozkurt; 2007, s.320) Kanun-i Esasi’nin en çok tartışılan bu yüzonüçüncü maddesine göre, Sultan istemediği adamları , istediği yere sürebilecekti. Sonunda Yeni Osmanlı üyelerini ve Mithad Paşa’yı bu maddeye dayanarak sürgüne göndermiştir (Uzunçarşılı,1992, s.2)27-38. Madde arasında “Vükelay-ı Devlet” (Bakanlar Kurulu), başlığı altında yürütme organının özellikleri belirtilmektedir. Padişahın, Sadrazam ve Şeyhülislâmıgüvendiği şahıslar arasından seçme yetkisi mutlaktır. Diğer nazırlar da “İrade-i şahane” ile tayin olunurlar. (m.27). Padişah istediği zaman sadrazamı ve bakanları azletme yetkisine sahiptir. Parlamento üyelerine herhangi bir danışma zorunluluğu bulunmamaktadır.Kabine kararı uygulanmak için padişahın onayına muhtaçtır. (m.28). Sadrazam bütün önemli iç ve dış meselelerde yetkili mercidir. Her nazır, kanuna göre vazife alanına giren işlerde yetkilidir (m.29) ve bu alandaki yürütmeden sorumludur (m.30). Nazırların mesul oldukları hususlardan Meclis-i Mebusan’ın faaliyet alanına girenlerden şikayette bulunabileceklerini, üçte iki meclis çoğunluk ve Sadrazam onayı ile padişaha arz olup onayı durumunda, “Divan-ı Âli”’ye sevk olunabileceği hükmünü içermektedir (m.31). Nazırların şahsi sorumluluklarının vatandaşlarla aynı yargılama üsulüne tabi olacağı (m. 33), mebuslar ile ihtilaflı bir kanun tasarısının üzerinde nazırın ısrar etmesi durumunda Sultan, nazırı değiştirip, meclisi feshetme yetkisine sahiptir ancak, yeni meclis seçimlerinin kanunda belirtilen zaman içinde yapılması gerekir (m.35). Parlamento’nun görevde bulunmadığı zamanlarda muhtemel bir tehlikeyi önlemek amacıyla nazırlar geçici tasarrufta bulunabileceklerdir.MemurinKanun-i Esasi’nin, 39-41. maddeleri memurlar ile ilgili düzenlemelerde bulunmaktadır. Memurların tayini, tabi olacağı usul şartları ve sorumluluklar bu bölümde açıklanmaktadır.Meclis-i UmumiKanun-i Esasi, Meclisin kuruluşunu, işleyişini ve yetkilerini de belirlemiş, Heyet-i Ayan ve Heyet-i Mebusandan oluşan çift meclisli bir parlamento kabul etmiştir. (Koçak, 1985, s.961) Devletin iki meclisi olacaktır; bu meclislerden ‘’Meclis-i Mebusan’ın üyelerini halk, ‘’Meclis-i Âyan’ın üyelerini de padişah seçecektir. İki meclisten kurulan parlamento “Meclis-i Umumi” olarak adlandırılmaktadır (m. 42). 42-59. maddelerde devletin temel organlarından yasama organı düzenlenmiştir. Her iki meclis padişahın iradesi ile 1 Kasım’da toplanıp, 1 Mart’ta kapanacaktır. İkisinin birlikte toplanması esastır (m.43). Padişah, devlet emniyet ve ihtiyacı durumunda, parlamentoyu kanunla tayin olunan müddetten önce toplayabileceği gibi toplantı devresini uzatıp, kısaltabilir. Açılış töreninde Padişah veya temsilcisi, gelecek çalışma yılının tedbirlerine ait bir nutuk hazırlar veya hazırlatır (45). Parlamento üyesi yemininde, vatan ve anayasa’dan önce Padişaha sadakati doğrular (m.46), Meclis-i Umumi üyelerinin yasama sorumluluğu yoktur (m.47). Yasama sorumsuzluğu parlamento üyelerinin görevlerini yerine getirirken kullandıkları sözlerden, açıkladıkları düşüncelerden, kullandıkları oylardan dolayı hukuki ve cezai sorumlulukları bulunmamasıdır. (Gözler, 2001, s.71) Yasama dokunulmazlığı ve milletvekilliği ancak belirli hallede düşer (m.48). Meclis-i Umumi üyelerinden birinin ihanette bulunması yada Kanun-i Esasi’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs etmesi ve irtikap suçu işlediğine, her bir üyenin mensup olduğu meclisin üçte iki çoğunluğunun kararı ile dokunulmazlığı kaldırılacak ve yargılanabilecektir. Üyelerin hapis yada kabul edilemeyen bir ceza almaları durumunda üyelik sıfatları sona erecektir. Üyeler oylarını bizzat kendileri kullanacaktır (m.49). Bir kimse iki heyetin ikisine birden üye olamaz (m.50). Toplantı yeter sayısı kanunda belirtilmiştir (m.51). Kanun teklif etmek heyet-i Vükela (Bakanlar Kurulu) ile Heyet-i Ayan ve Heyet-i Mebusan yetkilidir. Bakanlar Kurulu her konuda kanun teklif edebilir, Heyet-i Mebusan ise kendi görev alanındaki konularda kanun teklifi verebilecektir. (m.53) Padişahın izni ile kanun teklifiŞuray-ı Devlete (Danıştay) gönderilir. Kanun tasarısı, Heyet-i Ayan’da yada Heyet-i Mebusandan birisinde kabul edilmez ise, reddedilen tasarı o yasama döneminde tekrar görüşülemez (m.54). Tasarının kabul edilmesi için maddeler her iki meclisde de ayrı ayrı görüşülüp, çoğunluk usulü ile kabul edilmesi gereklidir, çoğunluk kazanmayan tasarılar reddedilmiş sayılır (m.55). Her iki meclise, üyelerden başka nazırlar ve temsilcileri girebilir (m.56). Heyetlerin müzakere dili Türkçe’dir (m.57). Gizli oturumlar sözlü ve üye sayısının mutlak çoğunluğu ile karar verilmesini gerektirir (m.58). Her heyetin düzenini kendi başkanı sağlar (m.59).Meclis-i Ayan60-64. maddeleri” Heyet-i Ayan” ile ilgili maddelerdir. Heyet-i Ayan başkan ve üyeleri Heyet-i Mebusan üyelerinin üçte birini geçmemek şartı ile doğrudan padişah tarafından atanırlar (m.60). 40 yaşını aşmış, tanınmış, umumi güven kazanmış şahsiyetler arasından seçilirler ( m. 61). Heyet-i Ayan üyeliği ömür boyudur (m.62). Heyet-i Ayan’ın üyelik maaşı kanunla belirlenmiştir (m.63). Meclis-i Ayan, Mebusan tarafından kendisine gönderilen kanun ve bütçe tasarılarını inceleyerek dini esaslara, padişahın hükümranlık haklarına, hürriyete, Kanun-i Esasi hükümlerine, devletin toprak bütünlüğüne, memleketin iç emniyetine, vatanın korunma ve savunması maksadı ile alınan tedbirlere, genel ahlâka aykırı gördükleri gerekçesiyle ya reddeder, yahut düzeltme ve değiştirme talebiyle Meclis-i Mebusan’a iade eder.Meclis-i Mebusan65-80. Maddeleri ikinci meclis “ Heyet-i Mebusan” la ilgili hükümlerden oluşmuştur. Meclis her elli bin erkek Osmanlı’ya bir kişi düşmek suretiyle iki dereceli oyla seçilir (m.65). Seçimler gizli oy ile, özel bir kanunla yapılacaktır (m.66). Mebusluk, memurlukla birleşemez (m.67). Türkçe dilini bilmeyenler, 30 yaşını doldurmayanlar, seçim sırasında başka birinin hizmetinde bulunanlar, Türkçe dilini bilmeyenler, 30 yaşını doldurmayanlar, seçim sırasında başka birinin hizmetinde bulunanlar, iade-i itibar etmeyen müflisler, ahlâka aykırı yaşam sürenler, hacir altında bulunanlar, medeni haklardan faydalanamayanlar, yabancı bir tabiiyet iddiasında bulunanlar mebus seçilemezler (m.68). Seçim süresi dört yıldır, seçim yenilenebilir (m.69). Mebuslar bütün Osmanlıları temsil ederler (m.71). Seçmenler ancak kendi bölgelerinde mebus seçebilirler (m.72). Meclisin padişah tarafından feshi durumunda , yeni meclis geç altı ay içinde tekrar toplanacaktır.(m.73). Mebusluğun; ölüm, devamsızlık, hacir, istifa, mahkumiyet yada memuriyete engel bir durum bulunması durumunda boşalması durumunda, en geç gelecek devre toplantısına katılacak şekilde yeni üyenin seçilmesi zorunludur (m.74). Heyet-i Mebusan, bir başkan ve iki vekillik için, mutlak çoğunlukla üyeleri arasından üçer aday seçer. Padişah başkan ve iki vekil tercih ederek onaylar. (m.77). Meclis görüşmeleri açıktır, gerektiğinde kapalı celseye de karar verilebilir (m.78). Üyelerden hiçbiri üyelerin çoğunluğunun oyuyla soruşturmasının gerekliliğine karar verilmedikçe yargılanamaz (m.79) Bütçe kanunlarındaki genel giderler ve gelirler incelenerek, miktarları nazırlar ile anlaşarak tespit edilir (m.80)Meclis-i Mebusan, açılış töreninden sonra ilk toplantısını ertesi gün 20 Mart 1877 günü yapmıştır. Bu toplantıya 69 Müslüman, 46 Gayrimüslim olmak üzere 115 kişi katılmıştır.Meclis-i Mebusan ülkenin zor koşullarında iki toplantı dönemi yaşamıştır. Toplantılar ve tartışmalar büyük bir olgunluk içinde geçmiştir. İlk Osmanlı Mebusan Meclisi’ne seçilen mebuslar genellikle vilayetlerin İdare Meclisi üyeleri arasından seçildiklerinden memleketin eşrafını temsil etmekteydiler. Yerel sorunları olduğu kadar devletin genel sorunlarını da kavramış bulunmaktaydılar. (Karal, 1995, s.233)Mehakim81-91. maddeleri “ Mehakim” (Yargı) ile ilgili maddelerdir. Hakimlerin tayin ve azli kendi kanununa göre gerçekleşir, padişah tarafından tayin ve azil olunamazlar (temyiz mahkemesi yetkili kılınmıştır) fakat istifa edebilirler ( m.81). Mahkemeler herkese açıktır (m.82). Adli teminata ait esaslı hükümler arasında en önemlileri, mahkemeler üzerinde herhangi bir etkilemede bulunulamayacağının düzeltilmesidir (m.86). Herhangi bir isim altında fevkâlade mahkemeler kurulamaz (m.89). Hiçbir hakim, hakimlik sıfatı ile devletin maaşlı bir görevinde bulunamaz (m.90). Kamu hukukunu koruma amaçlı memurlar bulunacak ve bunların vazife ve kıdemleri kanun ile belirlenecektir (m.91).Anayasa’da yargı organı görevi “Şeriye” ve “Nizamiye” mahkemelerine verilmiştir. Şer’i Mahkemeler miras, aile hukuku, velayet gibi konularla, Nizamiye Mahkemeleri ise ceza kanunu ve yeni hazırlanan kanunlardan doğan uyuşmazlıkların çözümü ile igilidir. Ayrıca; Ticaret Mahkemeleri, Gayri Müslimlerin Mahkemeleri ve Konsolosluk Mahkemeleri yargı görevlerini sürdürmektedirler.Divan-ı Âli92-107. Maddeleri “ Divan-ı Âli”, Yüce Divan’ın oluşum, tarz ve görevlerinden oluşmaktadır. Yüce Divan otuz üyeden oluşur (m.92). Bunların on’u Heyet-i Ayan ve on’u Şurâ-yı Devlet ve on’u temyiz mahkemesi üyesinden kur’a ile tayin olunarak ve padişah onayı ile tasdik edilir (m.93). Divan-ı Âli’nin (m.97) ‘den, (m.107) olan kısmı devletin bütçe; gelir, harcamalar, esas ve usullerine ilişkindir. Bütçenin hazırlanmasında, onay ve kullanımında yürütmeye geniş yetkiler tanınmaktadır.Vilayet108-112. maddeleri “Vilayet”, Vilayet’ler idaresi sisteminin kuvvetler ayrılığı prensibine uygun olarak yapılandırılacağı açıkça belirtilmektedir. Bu kısımda Vilayet, sancak ve kazalarda Meclis-i Umumi ve idarelerin seçim ve faaliyetlerine ilişkin hükümler ve dinî cemiyetlerin bina ve arsalarını idare edecek heyetlere, vakıflar idaresine, belediye meclislerine ilişkin esaslar yer almaktadır.Mevadd-ı Şetta113. - 119. maddeleri “ Mevadd-ı Şetta,” “ Diğer Maddeler” yada hususlardır.madde ve takip eden maddelerde; sıkıyönetim müessesesi ve padişaha sürgün hakkı tanıyan hüküm ile Anayasa’nın değiştirilebilme şartlarını içermektedir. Anayasa değişikliği teklifini nazırlar yapar. Teklif önce Mebusan sonra Ayan Heyetinin üçte iki çoğunlukla kabulu ve padişah onayı ile yürürlüğe girer. Kanunların yorumu konusunda; adli konularla ilgili olanlara Temyiz mahkemesi, İdari hususlara Devlet Şurası veAnayasa’nın yorumlanmasına ise Ayan Meclisi görevlendirilmiştir. 119. Maddeye göre milletvekillerinin seçimi; gizli oy esasına göre ve yalnız ilk defa toplanacak meclis için olmak üzere Talimat-ı Muvakkat’e göre yapılacaktır.( Kili & Gözübüyük, 1985, s.38)Parlamento SeçimleriKanun-i Esasi’nin hazırlanıp ilan edilmesi uzun zaman alacağı nedeniyle ilk önce seçimlerin yapılması kararlaştırılmıştır.Heyet-i Ayan ve Heyet-i Mebusandan oluşan meclisten yalnızca Heyet-i Mebusan seçim ile göreve gelmekteydi. Seçimlerin nasıl yapılacağı, Anayasa, Talimat-ı Muvakkat ve İstanbul için uygulanması öngörülen Beyanname’de belirlenmiştir.Anayasa1876 Anayasası m.65, m.66 ve m.68 ile seçimler ile ilgili düzenleme ve seçilemeyecekler yer almaktadır. Anayasa’nın ilgili hükümleri uygulanma olanağı bulamamış, Talimat-ı Muvakkat hükümleri uygulanmıştır.Talimat-ı Muvakkatİlk Osmanlı Parlamentosunda uygulanma olanağı bulan Talimat-ı Muvakkat’ın içerdiği hükümler: Talimatın ilk toplantı senesi için uygulanacağı, seksen Müslüman ve otuz gayrimüslim olmak üzere, en az seçilme şartlarını taşıyan, yüz otuz milletvekilinden oluşacağıdır. Osmanlı vatandaşı ve 25 yaşında olmak, güven ve itimat veren, cinayet veya siyasi bir suçtan mahkum olmamak ve memleketinde az çok mülk sahibi olması gerekir. Seçilecek kimse fiilen memur ise, memuriyetten ayrılacaktır. Milletvekilleri, ilgili bölgelerin İdare Meclis azaları tarafından seçilecektir. Seçimlerde iki dereceli seçim sistemi uygulanacaktır. Kanun hükmünde kararname niteliğindeki Talimat-ı Muvakkat 28 Ekim 1876 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. (Baykal,1960, s.610)Beyanname1 Ocak 1877 tarihli bu belge, seçimlerin yapılmasına ilişkin hükümler içermektedir: Beş Müslüman, beş Gayr-i Müslim olmak üzere, İstanbul için on milletvekili seçilecektir. İstanbul yirmi bölgeye ayrılmıştır. Onsekiz bölge İstanbul içine aittir. Her mahallenin muhtarı seçmenler için bir defter defter düzenleyecektir. Beyanname ve mebus sayılarını tespit eden “Cetvel” hazırlanıp ilan edilecektir. Seçimlere katılabilmek için,en az bir yıl süredir İstanbul’da ikamet etmek gereklidir. Kanun-i Esasi’nin 66. Ve 119. Maddelerine göre mebusların seçimi gizli oy esasına göre ve Talimat-ı Muvakkat’e uygun olarak yapılacaktır. ( Kili & Gözübüyük, 1985, s.38)4 Kasım 1876 tarihinde yayınlanan Talimat-ı Muvakkat’e göre; yurt çapında 80 Müslüman ve 50 gayrimüslim’den oluşan mebusların seçimi, milletvekili olma şartlarına uygun olarak yapılacaktır. Her vilayetten seçilecek milletvekili sayısı, vilayetin büyüklüğüne göre belirlenecektir. İstanbul ve civarındaki 20 seçim bölgesinden seçmenler toplam 40, ikinci seçmen belirleyecek, bu şekilde tayin olunan ikinci seçmenler 10 kişiyi esaslara uygun olarak mebus seçececektir. ( Aldıkaçtı, 1982, s.61)İlk Osmanlı Parlamentosuİlk Osmanlı Parlamentosu açılacağı gün İstanbul, Avrupa’dan gelen gazete muhabirleri ile dolmuştu. Bütün resmi daireler tatil edildi. Beşiktaş Sarayında Vükela, devlet ileri gelenleri, askeri erkan, ulema, yabancı sefirler hazır bulunuyordu. (Baykal,1942, s.72) 19 Mart 1877’de Sultan Abdülhamid’in açılış nutkunda yer bulan “ Esbab-ı terakkinin yolda aranılmasını ve kavanin-i memeleketin arayı umumiyete istinadını elzem gördüm ve Kanun-i Esasiyi ilan eyledim” ifadesiyle açıldı. 141 üyeden oluşan meclisin 115’i Mebus, 26’sı ise Ayan idi. 115 Mebustan 69’u Müslüman, 46’sı ise Gayrimüslim idi. (Okandan, 1977, s.176)Halk Kanun-i Esasi’nin ilanını halk sevinçle karşıladı, özellikle Gayr-i müslimler bu gelişmeden memnun olmuşlardı. İlk toplantıda Mebusan Meclisi, ilk kez demokrasiyi deneyen bir ülke için dikkate değer bir olgunluk gösterdi. İçinde on milletten gelen mebuslar vardı. Üyesi bulunan çok sayıda Gayrimüslim’e nazaran, savaş karşısında genellikle ideal olarak beklenebilecek Osmanlıcı dayanışmanın iyi bir örneğini vermiştir. O günün çok uluslu imparatorluk parlamentoları ile karşılaştırıldığında, ilk Osmanlı Meclisinin daha temsili ve demokrat olduğu söylenebilir. ( Ortaylı, 1978, s.170)Mecli-i Umumi’nin ikinci toplantısı, 13 Aralık 1877 tarihinde yapıldı. Meclisin eleştirici ve denetleyici tutumu padişahı oldukça tedirgin etmişti. Bu sırada Rus orduları da, Yeşilköy’e kadar yaklaşmışlardı. Sultan muhtemel bir darbeden çekiniyordu ve olağanüstü durumu bahane edip, Kanun-i Esasi’nin 7. maddesine dayanarak meclisi 14 şubat 1878’de tatil etti. Böylece tatile sokulan ve bir daha toplantıya çağrılmayan Mecli-i Umumi’nin ortadan kalkmasından sonra Kanun-i Esasi, hukuken değilse bile fiilen hükümsüz olacaktır.24 Nisan 1877’de ‘’Ruslar ‘’93 Harbi’’ olarak bilinen 1877-78 Osmanlı Rus Savaşını başlattılar. Meclis-i Umumî hükümete sert eleştiriler yöneltip buna padişahı da katınca, Sultan Abdülhamid 28 Haziran 1877’de ikinci meclisi dağıttı. Savaşı bahane ederek Meclisi tatile sokmuş ve 33 yıl toplamamıştır. Daha sonra Kanun-i Esasi’de, 1909 tarihli olanı başta olmak üzere çeşitli tarihlerde değişiklik yapılmıştır.Sonuç17. Yüzyıldan başlayarak Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak kaybetmesi, sürekli bütçe açığı vermesi, imzalanan serbest ticaret antlaşmalarıylaülkeye giren mallardan düşük vergi alınması gibi nedenler devlet gelirlerinin azalmasına ve yerli sanayin gerilemesine yol açmıştı. 1789 Fransız Devriminin etkisiyle yayılan özgürlükçü düşünceler ve ulusçuluk akımlarının etkisiyle 19. Yüzyılda Balkanlar’da bağımsızlık taleplerinin ortaya çıkması ve Avrupa Devletleri ve Rusya’nın bu hareketleri desteklemesiyle Osmanlı İmparatorluğunu reform yapmaya yöneltti. Bu koşullar altında 1839’da Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı gerçekleşti fakat halk desteğinden yoksun olması nedeniyle beklenilen sonuçları vermedi.1870’lere gelindiğinde Osmanlı Devleti, alınan dış borçların da etkisiyle ekonomik ve siyasal bunalıma sürüklenmişti. II. Abdülhamit tahta çıktığında balkanlarda ayaklanmalar başlamış ve Rusya Osmanlı İmparatorluğu’na bir ültimatom vermişti. Avrupa devletleri İstanbul’da toplanan konferansta Balkan sorununu tartışıp, reform taleplerini açıkladıkları sırada, 23 Aralık 1876’da II. Abdülhamit Kanuni Esasi’yi ilan etti. Böylece 1960’lardan itibaren bir grup Osmanlı aydınının devletin kurtuluşunda çare olarak gördükleri için uğrunda mücadele ettikleri anayasal bir düzene geçilmiş oluyordu. Ardından 1877-1878 Osmanlı- RusSavaşını gerekçe gösteren Sultan, Haziran 1878’de Meclis-i Mebusan’ın çalışmalarına ara verdi. Ocak 1878’de meclisi yeniden toplamakla birlikte, kendisine yöneltilen eleştiriler üzerine 13 Şubat 1878’de meclisi süresiz olarak kapattı.İlk Türk Anayasası olarak kabul edilen “Kanun-i Esasi”, devlet iktidarının tüm yetkilerini padişahın hükümranlığında toplamıştır. Aslında padişahın egemenlik haklarına bir kısıtlama getirmiyor, yürütme yetkisini tamamen elinde bulundurmasına imkan sağlıyordu. Başkanlığını sadrazamın yaptığı, bütün üyelerinin padişah tarafından atanıp azledildiği bakanlar kurulu (Heyet-i Vükela) , padişaha karşı sorumlu idi ve böylece padişah hem yasama hem yargı üzerinde olağanüstü yetkilere sahipti. Bu koşullar içinde halkın temsilcilerinin padişahı denetlemesi kolay değildir ve bu durumun parlamenter bir rejimle uyuşması mümkün değildir. Zamanın aydınlarının üzerinde çok tartıştığı 113. Madde ile temel hak ve özgürlükler işlemez olmaktadır. Mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlerin azlolunamayacağı, hak arama özgürlüğü gibi yeni düzenlemeler ile Yargı yetkisi açısından ise, çağdaşı olan anayasalardan geri olmadığı söylenebilir.I.Meşrutiyet olarak anılan bu anayasal monarşik dönem de, tüm kurtuluşu sadece anyasadan bekleyen tüm çabalar gibi beklentileri karşılamadı. Sosyal, siyasal ve ekonomik altyapı hazır olmadan uygulanmaya konulması bu sonucun ortaya çıkmasında etken olmuştur. Başarısızlığının altında yatan faktörler arasında ilk sırada değişime karşı olan direnç ve halk desteği olmadan uygulanma çabaları gösterilebilir. İçeride çıkarları için endişelenen bir grup; ilmiye, askeri sınıf, galata bankerleri, bürokrasinin tutucu kanadı tedirgin olmuştu. Anayasal bir rejime destek olabilecek milli bir burjuvazi ve halk kitlesi yoktu. Dışta ise; parlamentolu bir yönetimin devletin siyasi birliğini yeniden sağlayacağından endişe edilmekteydi. Gelişen Avrupa ekonomik yapısının gerisinde kalarak, dış müdahalelerle mücadele etmede zorlanan Osmanlı Devleti diğer yandan içeride ayaklanmalarla uğraşmak durumunda kaldı. İç çatışmalar ve savaşların ekonomiyi olumsuz etkilemesi sıkıntılara sebep oluyordu. Halk yenilikleri gerçek anlamından çok, sıkıntıların sebebi olarak görmekteydi. Bu koşullar altında uygulamaya konulan Kanun-i Esasi beklenilen sonucu vermedi. Fakat en önemli yönü ilk kez Osmanlı Devleti’nde insanların, devlete karşı ileri sürebileceği hakları bulunuyordu. Bu ilk anayasa denemesi fiilen başarısızlık ile sonuçlanmış olmakla birlikte, mutlak monarşiden çıkılmıştır. Kanun-i Esasi parlamentoya dayalı bir hukuk devleti olmanın ilk denemesi olarak, günümüze kadar devam eden anayasal gelişmeler ve demokratikleşme çabalarına ilham kaynağı olmuştur.KaynakçaAkşin, S. (1997). Siyasal Tarih, (1789-1908), Türkiye Tarihi, C.III. İstanbul. Aldıkaçtı, O. (1970). Anayasa Hukukumuzun Gelişimi ve 1961 Anayasa’sı 4.Baskı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul.Baykal, B. S.(1960). “ I. Meşrutiyet’e Dair Belgeler”, No:96, Belge No: 10, Belleten, Türk Tarih Kurumu, Ankara.Berkes, N. (2003). Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları, 5. Baskı, İstanbul .Davison, R.H. (1997). Osmanlı İmparatorluğunda Reform, Papirüs Yayınevi, Birinci Cilt, İstanbul.Gencer, A.İ. (1978). “ İlk Osmanlı Anayasa’sında Türkçe’nin Resmi Dil Olarak Kabulü Meselesi,” Kanun-i Esasi’nin 100.Yıl Armağanı, Ankara üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara.Erdoğan, M. (2003). Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, Liberte Yayınları,Gözler. K. (2001). “Yasama Dokunulmazlığı: Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi” AÜ SBF Dergisi, c. 56, no.3, Temmuz-Eylül 2001, 71.Gözler, K. (2001). “Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.56, No.3, Temmuz-Eylül, Ankara.Gözler, K. (2004). Devlet Başkanları: Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi, Ekin Kitabevi, Bursa Irmak, S. (1967). Türk Devrim Tarihi, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul.Gözler, K., (2013). Türk Anayasa Hukukunun Genel Esasları, Ekin Yayınları,Bursa.Karal, E.N. (2011). Osmanlı Tarihi II., Onüçüncü Dizi, Türk Tarih KurumuYayınları, Ankara.Kili, S. (1978). 1876 Anayasa’sının Çağdaşlaşma Sorunları Açısından Değerlendirilmesi, Sevinç Matbaası, Ankara.Kili, S., (1995). Atatürk Devrimi. Bir Çağdaşlaşma Modeli, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara.Kili, S. & Gözübüyük, Ş. (1985). Türk Anayasa Metinleri: Sened-i İttifaktan Günümüze, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul.Kili, S. (1982). Türk Anayasaları, Tekin Yayınevi, İstanbul.Koçak, C. (1985). ”Meşrutiyet’te Heyet’i Ayan ve Heyet’i Mebusan”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.4 İletişim Yayınları, İstanbul.Kubalı, H.N. (1969). Anayasa Hukuku Dersleri, Genel Siyasi Rejimler, İstanbul Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul.Kunt, M. & Akşin, S. Ödekan, A. & Toprak, Z. & Yurdaydın, H. G. (1993).Türkiye Tarihi 3, Osmanlı Devleti, 1600-1908, Cem Yayınevi, İstanbul.Küçükömer, İ. (2006). Düzenin Yabancılaşması, Batılılaşma, Bağlam Yayınları,İstanbul.Lewis, B. (1991). Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu, Ankara Mithat, A. (2004). Üss-i İnkilap, Selis Yayınları, İstanbul.Okandan, R.G. (1977). Amme Hukukumuzun Ana Hatları, Türkiye’nin SiyasiGelişmesi İstanbul Üniversitesi Yayınları , İstanbul.Ortaylı, İ. ( 1995). İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Hil Yayın, İstanbul. Ortaylı, İ. (1978). “ İlk Osmanlı Parlamentosu ve Osmanlı MilletininTemsili,Kanuni Esasi’nin 100. Yıl Armağanı, Ankara Üniverstesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara.Özbudun, E. ( 2002). Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara. Öztuna Y. (1994). Büyük Osmanlı Tarihi, C.V. Ötüken yayınlarıİstanbul. Petrosyan, Y.A. (1974). Sovyet Gözüyle Jöntürkler, Bilgi Yayınevi, İstanbul. Sertoğlu, M. (1973). Türkiye’de Yenileşmenin Tarihçesi ve Tanzimat Devrimi,İstanbul.Tanör, B. (1995). Osmanlı Türk Anayasal Gelişmeleri (1789-1980), DerYayınları, İstanbul.Teziç, E. (1996). Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul.Tunaya, T.Z.(1996). Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri,Arba Yayınları,İstanbul.Uzunçarşılı, İ. H. (2011). Osmanlı Tarihi II. Islahat Fermanı Devri (1856-1861)VI. Cilt, XIII. Dizi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.Uzunçarşılı, İ. H. (2011). Osmanlı Tarihi II,Nizam-ı Cedid ve Tanzimat Devirleri,(1789-1856) V. Cilt, XIII: Dizi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.Üçok, C.; Mumcu, A.; Bozkurt, G. ( 2007). Türk Hukuk Tarihi, Turhan Kitabevi,BJSS Balkan Journal of Social Sciences / Balkan Sosyal Bilimler DergisiVol/Cilt: 3, No/Sayı:5, 2014,54-68Versan, V. (1990). Kamu Yönetimi, Siyasi ve İdari Teşkilat, Der Yayınları, İstanbul.681 Dosyayı Göster4 yıl önce1876 KANUN-İ ESASİSİ ve YENİLİKLER SLAYT SUNUM PPTX(Göster / Gizle) Sunum İçeriği: Düz metin (text) olarak..
1. Sayfa
YENİLİKLERVE OSMANLI DEVLETİKazanımOsmanlı Devleti'nde ıslahat hareketleri sonucu ortaya çıkan kurumlardan hareketle, toplumsal ve ekonomik değişim hakkında çıkarımlarda bulunur.İYİ DERSLERstyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
2. Sayfa
Çocuklar, ben Sultan Abdülmecit. Tanzimat Fermanını hazırlatan padişah benim.Ben de Sadrazam Mustafa Reşit Paşa. Tanzimat Fermanını ben hazırladım.Ferman, Gülhane parkında devlet adamlarına ve halka okunduğu için fermana Gülhane Hatt-ı Hümayunu da denilmiştir. Tanzimat Fermanının amaçları neler olabilir?Fermanın Yayınlanış Amacı:Avrupalı devletlerin iç işlerimize karışmasını engellemekYeni düzenlemelerle devleti çöküşten kurtarmakBoğazlar ve Mısır sorununda Avrupa’nın desteğini sağlamakstyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
3. Sayfa
TANZİMAT FERMANI’NIN ÖNEMLİ MADDELERİHerkes kanun önünde eşit sayılacak.Müslüman, Hıristiyan ve tüm halkın can, mal ve namus güvenliği korunacak.Vergiler herkesi gelirine göre olacak.Askerlik işleri belirli kurallara göre düzenlenecek.Mahkemeler halka açık yapılacak.Hiç kimse yargılanmadan cezalandırılmayacak. Hangisiyle padişahın yetkileri sınırlanmış vekanun üstünlüğü kabul edilmiştir?Hangisiyle temel haklar güvence altına alınmıştır?style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.fontSizestyle.fontSizestyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.fontSize
4. Sayfa
TANZİMAT FERMANI’NIN SONUÇLARIPadişahın yetkileri sınırlanmıştır.Osmanlı’da ilk kez Avrupa tarzı hukuk kuralları etkili olmuştur.Anayasacılığa geçişte ilk aşamadır.İlk demokratikleşme hareketidir.Toplumsal eşitlik sağlanması ile halkın devlete olan güveni artırılmak istenmiştir.Fakat, azınlıklar kendilerine tanınan hakların daha fazlasını istemiştir.style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
5. Sayfa
Ben de Mehmet Emin Ali Paşa. Devleti parçalanmaktan kurtarmak için 1856’da Islahat Fermanı’nı hazırladım.Fermanın Yayınlanış Nedeni:Tanzimat Fermanı’nın eksikliklerini gidermekAvrupalı devletlerin iç işlerimize karışmasını engellemekYeni düzenlemelerle devleti çöküşten kurtarmakstyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
6. Sayfa
Herkese din ve mezhep özgürlüğü tanınacak.Azınlıklar devlet memuru olabilecek.Azınlıklar kendi okullarını açıp istedikleri okullara gidebilecek.Herkes banka ve şirket kurabilecek.Azınlıklar il meclisine üye olabilecek.Azınlıkları küçük düşürücü sözler söylenmeyecek.Azınlıklar askerlik görevini bedel ödeyerek yapabilecek.ISLAHAT FERMANI’NIN ÖNEMLİ MADDELERİIslahat Fermanı kimler için hazırlanmış olabilir?Azınlıklara geniş haklar verilmesi hangi soruna yol açar?style.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibility
7. Sayfa
Azınlıklara geniş haklar tanınması, Müslüman halkın tepkisine neden olmuştur.Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasın diye yayınlanan ferman sonucunda Avrupalılar daha çok iç işlerine karışmıştır .ISLAHAT FERMANI’NIN SONUÇLARIstyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibility
8. Sayfa
SULTAN ABDÜLAZİZ AVRUPA’DAÇocuklar, ben Abdülaziz. Avrupa seyahatine çıkan ilk ve tek Osmanlı padişahıyım. Viyana gezisinde gördüğüm heykellerden etkilendiğim için Osmanlı’da ilk heykel benim zamanımda yapıldı. Fuller isimli heykeltıraşa yaptırdığım “at sırtındaki heykelimi” görüyorsunuz.style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
9. Sayfa
MEŞRUTİYET DÖNEMİ(1876-1908)Meşrutiyet nedir?Padişahın yetkilerinin anayasa ve halk oyu ile seçilen meclis tarafından kısıtlandığı yönetim şeklidir. Yönetimde kanun üstünlüğü.Ben dönemin padişahı II. Abdülhamit Han. Meşrutiyet’i ilan etmem karşılığında tahta getirildim.Ben de Sadrazam Mithat Paşa. Devleti parçalanmaktan kurtarmak için 1876’da Kanun-i Esasiyi hazırladım.Kanun-i Esasini nedir?Kanun-i Esasinin hazırlanış amacı nedir?Kanun-i EsasiOsmanlı Devletinin ilk ve tek yazılı anayasası’dır.Kanun-i Esasi’nin yayınlanış amacı, devleti parçalanmaktan kurtarmak ve kanuni yönetime geçmektir. style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
10. Sayfa
MEŞRUTİYET’İN ÖNEMİİlk Osmanlı anayasası olan Kanun-i Esasi kabul edilmiştir.İlk kez millet meclisi açıldı.Seçme ve seçilme hakkı kullanılmış, halk ilk defa yönetime katılmıştır.Meclisi açma ve kapama yetkisi padişahındır.Hangisi meclisin sürekliliğini engellemektedir?1877-1878 Osmanlı-Rus savaşını bahane edip meclisi kapattım. Çünkü ben padişahım.Biz İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleriyiz. 1908’de Bab-ı Ali baskınıyla II. Meşrutiyeti ilan ettirdik.style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.fontSizestyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
11. Sayfa
Kelimeleri uygun boşluklara yerleştiriniz.Etkinlik:azınlıklarKanun-i EsasiAbdülmecitGülhane Hatt-ı HümayunukanunIslahatMeşrutiyetII. AbdülhamitMustafa Reşit PaşaMısırstyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_y
12. Sayfa
Soruların yanıtlayınız.Etkinlik:style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibility
13. Sayfa
Eğitim-öğretimde yenileşme ilk önce askeri sonra sivil okullarda başladı.Yüksekokullara hazırlık için Rüştiye ve İdadiler açıldı.Memur yetiştirmek için Mekteb-i Maarif-i Adliye açıldı.Avrupa’ya ilk kez öğrenci gönderildi.İlköğretim zorunlu oldu.Dini eğitim veren medreseler ve batı tarzı eğitim veren okullar yan yana çalıştı.OSMANLI’DA YENİ EĞİTİM KURUMLARIRüştiye (Ortaokul)İdadi (Lise)Hangisi eğitimde ikiliğe ve kültür çatışmasına sebep olmuştur?style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.fontSize
14. Sayfa
GALATASARAY LİSESİTürkçe-Fransızca eğitim veren okul, 1863’te açıldı.Her dinden öğrenci olduğu için laik bir eğitim vardı.Okulun masraflarını Fransa karşılıyordu.Okulda zamanın en iyi eğitimi veriliyordu.Çocuklar, ben Tevfik Fikret. Galatasaray Lisesinde müdürlük yaptım. Benim zamanımda okulda piyano ve keman dersleri verildi.style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
15. Sayfa
OSMANLI BANKASIOsmanlıda akçe basılan ilk paradır.İlk altın parayı Fatih bastırmıştır.İlk kağıt para (Kaime-i Naktiye-i Mutebere) Abdülmecit zamanında basılmıştır.Osmanlıda ilk banka 1844’te İngilizlerin açtığı İzmir Ticaret Bankası’dır.İlk dış borç, Kırım Savaşı öncesi 1854’te İngiltere ve Fransa’dan alındı.1856’da Londra’da Osmanlı Bankası kuruldu.( Bank-ı Osman-i Şahane 1863)Devletin iflasını açıklamasıyla 1881’de Duyun-u Umumiye(Genel Borçlar İdaresi) kuruldu.Hangisi Osmanlı ekonomisinin dışa bağımlı hale geldiğini kanıtlar?style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.fontSize
16. Sayfa
ZİRAAT BANKASIÇocuklar ben Mithat Paşa. Size Ziraat Bankası’nın kuruluş serüvenini anlatayım mı? İlk önce köylü yardımlaşması olan İMECE yönteminden yararlanarak 1863’te Memleket Sandığını kurdum.Memleket Sandıkları’nın yerine Menafi Sandıklarını; 1888’de ise Ziraat Bankası’na kurdum.Ziraat Bankasının kuruluş amacı nelerdir? Ziraat Bankasının Kuruluş Amaçları:Çiftçiye kredi vermekTarımla ilgili aracılık işleri yapmakFaiz karşılığında para kabul etmekstyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibility
17. Sayfa
Kelimeleri uygun boşluklara yerleştiriniz.Etkinlik:Ziraat BankasıGalatasarayDevlet memuruYahudiLaleJan GutenbergTevfik FikretakçeKırımMithat Paşastyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_ystyle.visibilityppt_xppt_y
18. Sayfa
Soruların yanıtlayınız.Etkinlik:style.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilitystyle.visibilityppt_xppt_yppt_xppt_ystyle.visibilitystyle.visibility
19. Sayfa
Nurettin YakarSosyal Bilgiler Öğretmenistyle.visibility
Kanun-i Esasi Videoları
- kanun-i esasi nedir
- kanun-i esasi ne zaman ilan edildi
- kanun-i esasi'nin özellikleri
- kanun-i esasiye nedir
- kanun-i esasi özellikleri
- kanun-i esasi ne demek tarih
- kanun-i esasi i. meşrutiyet (1876)
- kanun-ı esasi maddeleri
- kanun-i esasi kim tarafından hazırlanmıştır
- kanun-i esasi döneminde yasama organının halk oyu ile oluşturulan kanadına ne ad verilmektedir
- Medeni Kanununun Kabul Edilmesi
- 1876 Kanuni Esasi
- Kazuistik Anayasa
- Anayasa
- Anayasa Değişikliği İçin Kaç Milletvekili Oyu Gerekir
- Urgakina Kanunları
- 1921 Ve 1924 Anayasası
- Sümer Ve Babil Kanunlarının Farkı
- Kütle Çekim Potansiyel Enerjisi
- Kanun ve Teori
- Hammurabi Yasaları
- Türk Tarihinin İlk Anayasası
- Türk Medeni Kanununun Getirdiği Yenilikler
- Medeni Kanun
- Anayasal Monarşi